Sefer Reis: Türk Denizci Portekiz'e Nasıl Kök Söktürdü?
Yaşam

Sefer Reis: Türk Denizci Portekiz'e Nasıl Kök Söktürdü?


05 October 20255 dk okuma66 görüntülenmeSon güncelleme: 03 November 2025

Denizcilik tarihimizde adını pek duymadığımız ancak büyük işler başarmış bir kahraman: Sefer Reis. 1540'lardan itibaren Kızıldeniz, Umman Denizi ve Batı Hint Okyanusu'nda fırtınalar estiren bu Türk denizcisinin hikayesi, Giancarlo Casale ve Ertuğrul Önalp'in araştırmalarıyla gün yüzüne çıktı. Yemen'deki Muha Limanı'nda görevli olan Sefer Reis, 1550'li yıllarda Portekizlilere karşı yaptığı akınlarla adından söz ettirdi. Peki, Sefer Reis'i bu kadar başarılı kılan neydi?

Sefer Reis'in Stratejik Dehası

Sefer Reis'in başarısının sırrı, stratejisini Hint Okyanusu'nun zorlu şartlarına göre uyarlamasında ve gemilerini etkin bir şekilde kullanmasında yatıyordu. Diğer komutanlar karadaki merkezleri fethetmeye odaklanırken, Sefer Reis Portekiz gemilerini hedef alarak onların denizdeki trafiğini felç ediyordu. Kuşatma gereçleri ve büyük ordular taşımak yerine, daha küçük ve hızlı operasyonlarla düşmana darbe vuruyordu. Bu sayede, Portekiz'in denizdeki ulaşım zincirini kırarak büyük bir avantaj elde etti.

Sefer Reis, operasyonlarını genellikle yaz mevsiminin sonunda gerçekleştiriyordu. Bu dönemde güneybatıdan kuzeydoğuya esen muson rüzgarları, filosunun hızlı hareket etmesini sağlıyordu. Kalitelerden oluşan filosu, kadırgalara göre daha çevik ve hızlıydı. Bu sayede, Portekizliler Sefer Reis'in hareketlerinden geç haberdar oluyor ve o, Basra'nın girişindeki Hürmüz ve Hindistan'ın Gücerat kıyısındaki Diu gibi önemli merkezlere kolayca akın yapabiliyordu. Bu iki liman, Portekiz'in Hint Okyanusu'ndaki ticaretinin can damarıydı ve Sefer Reis'in akınları onları oldukça zor duruma sokuyordu.

Sefer Reis, devriye gezen ve üstün ateş gücüne sahip Portekiz gemileriyle çatışmaktan kaçınıyordu. Böyle bir durumda, limanına kolayca geri çekiliyordu. Kendi gemileri kürekli, düşman gemileri ise yelkenli olduğu için rüzgara karşı yapılan bu geri çekilme, Sefer Reis'e taktiksel bir avantaj sağlıyordu.

Son Sefer ve Ardından Gelen Takdir

Kasım 1565'te son seferine çıkan Sefer Reis, bu seferinde Swahili sahilini yağmalamayı ve Mozambik'e kadar ilerleyerek Lizbon'dan Ümit Burnu'na gönderilen Kraliyet donanmasından gemiler ele geçirmeyi planlıyordu. Bu saldırı, büyük bir ganimet elde etmek ve Lizbon ile denizaşırı toprakları arasındaki deniz yolunu kesmek anlamına geliyordu. Ancak, Sefer Reis'in ani ölümü bu planı suya düşürdü.

Sefer Reis'in ölümünün ardından Portekizli Mattias Bicudo Furtado, onun için şu sözleri söylemiştir: "O yörelerin en deneyimli savaşçısı, nasıl ve ne zaman saldıracağını bilen adam. Doğu topraklarında bu denli korktuğumuz böylesine başka bir adam yoktur." Bu sözler, Sefer Reis'in düşmanları üzerinde bıraktığı etkiyi açıkça göstermektedir.

Osmanlı'nın Hint Okyanusu'ndaki Rolü

Portekizlilerin 15. yüzyılın sonlarında Ümit Burnu'nu dolaşarak Hint Okyanusu'na ulaşması, bölgedeki dengeleri değiştirmişti. Vasco de Gama'nın Hindistan seferleriyle başlayan ticaret, Portekiz'e büyük bir zenginlik kazandırmıştı. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu da bu duruma kayıtsız kalmamış ve Hint ticaret yollarının güvenliğini sağlamak için harekete geçmişti.

Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethetmesiyle birlikte, Osmanlılar Hint ticaret yollarının önemli bir kısmına hakim olmuşlardı. Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren Yemen'den başlayarak Doğu Afrika'da Portekizlilere karşı mücadeleler verilmişti. Bu mücadeleler sonucunda, Yemen ve Habeşistan'da Osmanlı hakimiyeti kurulmuş ve Basra Körfezi'ne kadar inilmişti.

Portekiz'e vurulan en büyük darbe ise Fas'ta 14 Ağustos 1578'de Mehazin Vadisi'ndeki Vadiüsseyl mevkiinde yapılan muharebede vurulmuştu. Bu savaşta Portekiz Kralı Sebastian da ölmüş ve Portekiz, İspanya tarafından işgal edilmişti. Osmanlı'nın bu zaferi, Kuzey Afrika'nın Portekiz işgalinden kurtulmasını sağlamıştı.

Sefer Reis gibi nice kahraman denizcimiz, Osmanlı İmparatorluğu'nun denizlerdeki gücünü perçinlemiş ve düşmanlarına korku salmıştır. Onun hikayesi, Türk denizcilik tarihinin önemli bir parçası olarak daima hatırlanacaktır.