
KHK İhraçları: 9 Yıllık Zulüm Son Bulacak mı?
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK),KHK ile ihraç edilen üyelerinin yaşadığı mağduriyetlere dikkat çekmek için 9 yıldır aralıksız mücadele ediyor. "KESK'li İhraçlar Yürüyor" sloganıyla düzenlenen son eylemde, ihraçların çalışma hakkı başta olmak üzere birçok temel insan hakkını ihlal ettiği vurgulandı. Peki, KHK ihraçları ne zaman son bulacak?
KESK'in İhraçlara Karşı Mücadelesi
KESK, 13 Ekim'de Diyarbakır'da başlattığı ve 17 Ekim'de Ankara'da TBMM önünde tamamlamayı planladığı "Beş Gün, Yedi Kent, Tek Ses" yürüyüşüyle ihraç edilen üyelerinin sesini duyurmaya çalıştı. Yürüyüş boyunca Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Antep, Adana ve Mersin'de çeşitli etkinlikler düzenlendi. Ancak Ankara'daki açıklamaya müdahale edilmesi, sendikal hakların ve toplantı gösteri özgürlüğünün hala baskı altında olduğunu gösterdi.
KESK, geçmişi 1995'e dayanan köklü bir sendika olarak, ihraç edilen üyelerinin yanında durarak çeşitli eylem ve etkinliklerle bu sorunu gündemde tutmaya çalışıyor. 3 Eylül'de Ankara'da Adalet Bakanlığı önünde "İhraç Üyelerimiz Derhal Görevine İade Edilmelidir" talebiyle basın açıklaması düzenlenmişti. 1 Eylül 2016'da başlayan KHK'larla 4259 KESK üyesi ihraç edildi. Toplamda ise 130.000 civarında kamu emekçisi işinden çıkarıldı.
KHK İhraçları ve İnsan Hakları İhlalleri
KHK ile ihraç edilmek, sadece işten çıkarılmak anlamına gelmiyor. Bu durum, bir dizi hak ihlaline de yol açıyor. İhraç edilenlerin isimlerinin gerekli adli ve idari süreçler işletilmeden KHK listelerinde yayınlanması, masumiyet karinesi, hukukun üstünlüğü ve savunma hakkı gibi temel hakların ihlali anlamına geliyor. Ayrıca, ihraç edilenlerin ve ailelerinin pasaportlarının iptal edilmesi seyahat hakkını kısıtlıyor ve başka birçok hak ihlaline neden oluyor. Tüm bunların sonucunda, bazı insanlar yaşamdan kopma noktasına geliyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından hazırlanan özel bir rapor, OHAL KHK'larının insan hakları mücadelesine etkilerini detaylı bir şekilde ele alıyor. Raporda vurgulandığı gibi, KHK ihraçları insan hakları açısından iki temel sorunu barındırıyor: usul ve içerik. Usul sorunu, KHK'ların TBMM'yi bypass ederek çıkarılması ve hukukun üstünlüğü ilkesinin aşınmasına yol açmasıdır. İçerik sorunu ise, KHK'ların ifade özgürlüğü, toplantı gösteri özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı gibi alanlarda gerilemelere neden olmasıdır.
İhraçların Toplumsal Etkileri ve Çözüm Önerileri
KHK'larla ihraç edilen her bir kamu emekçisinin yaşadığı hak ihlalleri ve sorunlar, özel olarak incelenmesi ve üzerinde durulması gereken bir konu. İnsanların kamu görevinden çıkarılmasının, kamu hizmetlerinin niteliğine olumsuz etkileri de göz ardı edilmemelidir. Örneğin, Barış Akademisyenlerinin üniversitelerden uzaklaştırılmasının eğitimin ve bilimsel araştırmaların kalitesini düşürdüğü bir gerçektir. Nitelikli insan gücünün üretimden koparılması, kamu hizmetlerinin niteliğinin azalmasına yol açmıştır.
Bu bakımdan, kamu görevinden ihraçlar sadece bireylerin değil, toplumun genelinin sorunudur. KESK'in 9 yıldır üyelerinin yanında durarak bu konuyu gündemde tutması, herkes için nitelikli kamu hizmeti talebiyle de ilgilidir.
- ILO Sözleşmeleri: Türkiye'nin imzaladığı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri, KHK ihraçlarının insan hakları ihlali oluşturup oluşturmadığı konusunda önemli bir referans noktasıdır.
- Hukuki Mücadele: İhraç edilen kamu emekçileri için OHAL Komisyonu, idare mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi ve AİHM gibi çeşitli hukuki başvuru yolları bulunmaktadır. Ancak bu süreçler uzun ve meşakkatlidir.
- Çözüm Bekleyen Sorun: KESK'in mücadelesine rağmen, ihraç edilen üyelerinin hala yarıya yakını görevine iade edilmeyi beklemektedir.
KHK'larla yapılan ihraçlar, bir insan hakları meselesi olarak artık çözüme kavuşturulmalıdır. Kamu görevinden süresiz olarak ihraç edilenler ömür boyu damgalanmıştır. Bu durum, insan hakları prensipleri başta olmak üzere birçok açıdan kabul edilemez. Ağır hak ihlallerinin yaşandığı KHK ihraçlarıyla ilgili meselenin çözümünün yolu, insan hakları prensiplerine uygun adımlar atmaktan geçmektedir. Bu adımların atılması, hem bireylerin mağduriyetini giderecek hem de toplumun adalete olan inancını yeniden tesis edecektir.










