Gazeteci ve romancı Hüseyin Yılmaz'ın kaleminden çıkan, Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatını farklı bir bakış açısıyla ele alan "Kutup Yıldızı" romanı büyük yankı uyandırdı. İstiklal Gazetesi okuyucuları için Hüseyin Yılmaz ile bu önemli romanı konuştuk. Röportajda, Yılmaz'ın gazetecilikten roman yazarlığına geçişi, "Kutup Yıldızı"nın yazılma amacı ve romanın diğer Bediüzzaman eserlerinden farkları gibi birçok konuya değinildi.
Gazetecilikten Roman Yazarlığına: Bir Dönüşüm
Hüseyin Yılmaz, gazetecilik yıllarındaki dosya haber deneyimlerini aktararak, günümüz gazeteciliğinin değişen şartlarına dikkat çekiyor. Teknolojinin ve sosyal medyanın gazeteciliği dönüştürdüğünü, ancak aynı zamanda bir zayıflamanın da yaşandığını belirtiyor. Yılmaz, "Az okuyan, az düşünen ve hızlı yaşayan nesillerin dünyasından kuvvetli gazeteci, yazar ve düşünürlerin çıkmasını beklemek doğru olmaz." diyor ve milli eğitim sisteminin bu durumdaki rolüne vurgu yapıyor.
Araştırma ve inceleme yazılarından romana geçişini ise aslında tersi bir durum olarak açıklıyor. Yazarlığa romanla başladığını, gazeteciliğin ise kendisini yakın tarih araştırmalarına yönelttiğini ifade ediyor. Roman yazmak için sağlam bir dil, güçlü bir hayal gücü ve bilgi birikiminin şart olduğunu vurguluyor.
Hüseyin Yılmaz, bir romanı vücuda getirirken izlediği süreci şu şekilde anlatıyor:
- Roman bir ihtiyaçtan doğmalı, bir derdin devası olmalı.
- Yazacaklarınız gerçek bir coğrafyayı kullanmaya mecbursanız, o hususta ciddi bir çalışma yapmalısınız.
- Hikâyenin zamanını bilmelisiniz.
- Kahramanları ve hayat hikâyelerini şekillendirmelisiniz.
"Kutup Yıldızı": Bediüzzaman'ın Hayatına Yeni Bir Bakış
"Kutup Yıldızı" romanını yazma nedenini açıklayan Hüseyin Yılmaz, Bediüzzaman'ın kendisi için bir kutup yıldızı olduğunu ve hayat mücadelesinde ona rehberlik ettiğini belirtiyor. Bediüzzaman'ı Sahabe-i Kiram'dan sonraki en büyük zat olarak gördüğünü ifade eden Yılmaz, romanıyla genç nesilleri büyük bir kahramanla tanıştırmayı ve Risale-i Nurların rahle-i tedrisine çekmeyi amaçladığını söylüyor.
Romanın diğer Bediüzzaman eserlerinden farkını sorulduğunda ise Yılmaz, iki önemli noktaya değiniyor:
- Bediüzzaman ve eserlerinin parlak hakikatlerinin kitaba kazandırdığı eşsiz imtiyaz.
- Hak ve hakikatin ifade ve sahiplenişinde korku ve endişe taşımaması, beşeri hiçbir hesabın içinde olmayışı.
Neden "Kutup Yıldızı" sorusuna ise Yılmaz, "Uzunca bir fetret gecesini yaşamakta olup bir türlü de aşamayan İslâm dünyasının Kutup Yıldızı'dır Bediüzzaman." şeklinde cevap veriyor.
Maneviyat Dünyasının Yüceleri ve Romanlaştırmanın Hassasiyetleri
Maneviyat dünyasının yücelerinin hayatını romanlaştırmanın hassasiyet gerektiren yönlerine değinen Yılmaz, öncelikle gerçeğe sadık olmak gerektiğini vurguluyor. Onların manevi şahsiyetlerine gölge düşürebilecek ihtimallere kapı aralamamak gerektiğini belirtiyor. Muhayyel bir romanın geniş imkanlarından mahrum, sıkı sıkıya yaşanmış ve hakikat olana sadık yazmaya mecbur olunduğunu ifade ediyor.
Külliyat okuyanların başka kitap okumaya mesafeli oldukları varsayımına karşı çıkan Yılmaz, romanın iki hedef kitlesi olduğunu söylüyor:
- Bediüzzaman ve Nurlar gibi, İslamiyet'ten de bihaber olan geniş gençler kitlesi.
- Doğrudan Nur Talebeleri.
Sonuç
Hüseyin Yılmaz'ın "Kutup Yıldızı" romanı, Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatını ve düşüncelerini yeni bir bakış açısıyla ele alarak okuyuculara önemli bir eser sunuyor. Gazetecilikten roman yazarlığına uzanan bir yolculuğun ürünü olan bu roman, sadece Bediüzzaman'ı anlamakla kalmayıp, aynı zamanda günümüz Türkiye'sinin sosyolojik ve kültürel dinamiklerine de ışık tutuyor. "Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam" diyen Bediüzzaman'ın hayatı, bu romanda yeniden canlanıyor ve okuyuculara ilham kaynağı oluyor.