Çocuk hakları savunucusu Ezgi Koman, suça sürüklenen çocukların durumuna dikkat çekerek, onarıcı adaletin önemini vurguladı. Koman, bu çocukların aslında ihlallerle dolu bir hayatın sonunda suça karıştığını ve sorunun kökenine inilmeden çözüm bulunamayacağını belirtti.
Suça Sürüklenen Çocuklar: Bir Sonuç
Ezgi Koman, FİSA Çocuk Hakları Merkezi'ndeki çalışmalarıyla çocukların suçla ilişkisini derinlemesine inceliyor. Koman'a göre, "Suça sürüklenen çocuk" kavramı bir sonuçtur, bir başlangıç değil. Türkiye'nin Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf bir ülke olarak, çocukların neden kanunla ihtilafa düştüğünü sorgulaması gerekiyor.
Koman, bir çocuğun kanunla ihtilafa düşmesinin, aslında bir dizi hak ihlaline maruz kaldığı anlamına geldiğini ifade ediyor. Bu yaklaşımın benimsenmemesi, toplumsal barışın, eşitliğin ve adaletin temelini ortadan kaldırıyor.
Ezgi Koman'ın açıklamaları şu şekilde: "Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin tarafı olan bir ülke. Ve bu sözleşmenin bir yaklaşımı var. Suç ve çocuk meselesinde, çocukların suçla yani kanunla ihtilafa düşme durumlarının aslında bir ihlale maruz kaldıkları sürecin sonunda oluştuğunu anlamamız gerekiyor. Yani 'suçlu çocuk' dediğimiz, tırnak içinde 'suça sürüklenen çocuk' denilen kavram aslında bir sonuç. Bu bir başlangıç değil. Ve Çocuk Hakları Sözleşmesi açısından baktığımızda, biz önceki aşamalara geri dönüp 'neden bu çocuk kanunla ihtilaf haline düşüyor, neden suç işliyor' sorularını sormak zorundayız. Eğer bir çocuk kanunla ihtilafa düşüyorsa o zaman bir dizi hak ihlaline maruz kalmış demektir. Bir kere bizim bu yaklaşımı benimsememiz gerekiyor. Bu yaklaşımdan uzaklaştığımızda toplumsal olarak barış içinde yaşamanın, eşitliğin ve adaletin temelini ortadan kaldırıyoruz."
Okullarda Yaşanan Zorbalıklar ve Şiddet
Koman, okullarda yaşanan zorbalıkların görmezden gelindiğini ve bu durumun çocukları şiddete sürüklediğini belirtiyor. Bir çocuğun başka bir çocuğa zorbalık yapmasının, aslında kendisinin de bir yerlerde zorbalığa maruz kaldığı anlamına geldiğini vurguluyor. FİSA'nın raporlarına göre, akran şiddeti nedeniyle yaşamını kaybeden çocukların sayısı her yıl artıyor. Sadece 2024 yılında en az 13 çocuk akran şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti.
Ezgi Koman, "Biz zaten gençlerin, özellikle ergenlik dönemindeki çocukların Türkiye'de büyük bir çıkmazda olduğunu biliyorduk. FİSA olarak hazırladığımız yaşam hakkı raporlarında, akran şiddeti sebebiyle yaşamını kaybeden çocuk sayısının her yıl arttığını görüyoruz. Sadece 2024’te en az 13 çocuk akran şiddeti nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu çok ciddi bir sorun. Ölümle sonuçlanmayan vakalar da cabası. Okullarda yaşanan zorbalıklar, görmezden geliniyor. Ama şunu çok iyi biliriz: Bir çocuk başka bir çocuğa zorbalık yapıyorsa, o da bir yerlerde zorbalığa maruz kalmıştır. Şiddeti uygulayan çocuk da şiddet görmüştür" dedi.
Onarıcı Adalet ve Toplumsal İyileşme
Ezgi Koman, cezalandırıcı yaklaşımların çözüm olmadığını ve çocuk tutuklamalarının çocukları toplumdan daha da ittiğini savunuyor. Bunun yerine, onarıcı adaletin benimsenmesi gerektiğini belirtiyor. Onarıcı adalet, hem mağdurun acısını görünür kılar hem de failin tekrar aynı fiili işlememesi için onarıcı bir sürece dahil edilmesini sağlar.
Koman'ın sözleriyle, "Bu yüzden biz onarıcı adaleti savunuyoruz. Çünkü onarıcı adalet, hem mağdurun acısını görünür kılar hem de failin tekrar aynı fiili işlememesi için onarıcı bir sürece dahil edilmesini sağlar. Gerçek adalet budur. Yani bu büyük acının içerisinde, iki taraf için de bir iyileşme yolu açabiliriz. Aksi hâlde sadece nefret büyür. Cezalandırma bir şey ifade etmez. Eğer bir çocuğun başka bir çocuğun canına kıymasını engellemek istiyorsak, önce bu şiddet ortamını değiştirmemiz gerekiyor. Yoksa Ahmet son olmayacak."
- Onarıcı Adalet: Mağdurun ve failin iyileşmesini sağlar.
- Şiddet Ortamının Değiştirilmesi: Çocukların şiddete yönelmesini engeller.
- Toplumsal İyileşme: Adalet duygusunun tesisiyle mümkün olur.
Ezgi Koman'ın vurguladığı gibi, Türkiye'nin çocukları koruma ve güçlendirme konusunda daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Aksi takdirde, önlenebilir ölümler ve şiddet döngüsü devam edecektir. Unutulmamalıdır ki, her çocuk sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürme hakkına sahiptir.